iyi bilirdik Ahmet ulucay`i memleketlimiz olmasa belki bilemezdik. karpuz kabugundan gemi degil titanik bile yaparsin mesele para degil yurek meselesi diyebilmis buyuk insan o. seyircisiz filmine odul almis deha o. saglam bir film icin omuzlarinin uzereinde bir kamera bile olmadi ama omuzlarinin uzerinde saglam bir kafa vardi onun. malesef omru vefa etmedi bedeni direnemedi daha fazla. gule gule git ustam. degerini bilen birileri cikar gittgin yerde. mekani cennet olsun. ruhuna fatiha!
ey necip turk milleti sen safak sezerlere memed ali erbillere yilmaz erdoganlara layik degilsin. degerlerine sahip ciksana az...
2 Aralık 2009 Çarşamba
18 Kasım 2009 Çarşamba
KURSAD VE 40 CERI DESTANI
İHTİLÂL
Büyük gece gelip çattı:
Kür Şad, yapılacak saldırışın bütün inceliklerini tasarlayıp son buyruklarını verdikten sonra konçuyunun yanına geldi. Ona her zamankinden daha sert bir sesle:
- “Konçuy! Bu gece budunu kurtarmak için kanlı bir iş yapacağız. Ölürsem bildiğin gibi yap” dedi.
Sonra onun yanaklarından öperek çocuklarını çağırdı. Sarılıp kucakladı.
Evinden çıktığı zaman yüzüne çarpan serinlikte başını göğe kaldırdı. Bulutlar umulmadık bir hızla koşuyor, rüzgâr beklenmedik bir sertlikle esiyordu. Kür Şad’ın kaşları çatıldı. Çabuk adımlarla yürüyerek saray ahırlarına doğru yöneldi. Ahırlardan iki yüz adım kadar ilerde birbirine dikey iki duvar vardı. Yarıda kalmış bir yapının duvarları olan bu iki duvar, iki üç ağacın da yardımıyla kendi arasına sığınanları çevredekilerin gözlerinden saklıyacak bir sığınak gibiydi. Kavşıt (randevu) orada olacak. Yarım kalmış duvardan bakınca saray ahırlarını, Çin kağanının her gece geçtiği yolu görmek kabildi. Kür Şad oraya varırken yağmur çiselemeğe başlamıştı. Kendinden önce kavşıta gelenler yere diz vurarak onu selâmladılar. Şimdi kimi duvarların dibinde, kimi ağaçların altında sessiz, hareketsiz bekliyorlar, bir yandan da havada bulutlar çoğalarak evreyi karartıyor, her kısa anda bir iki kişi daha gelerek Kür Şad’ı selâmladıktan sonra bir kıyıya çekilerek sessizce duruyordu.
Kür Şad vaktin geldiğini hesaplamıştı. Arkadaşlarını adlarıyla çağırarak yoklamağa başladı:
- Binbaşı Bögü Alp!
- Buyur!
- Yüzbaşı Yamtar!
- Buyur!
- Yüzbaşı Yağmur!
- Buyur!
- Yüzbaşı Üçoğul!
Kür Şad bu seslenişe cevap alamadı. Bir an sustuktan sonra tekrarladı:
- Yüzbaşı Üçoğul!
Yine cevap yoktu. Üçoğul gelmemişti. Üzerinde durmıyarak yoklamağa devam etti:
- Onbaşı Gök Börü!
- Buyur!
- Onbaşı Ay Kutluk!
- Buyur!
- Onbaşı Emen!
- Buyur!
Şimdi sıra yeni onbaşılara, Kür Şad’ın onbaşılık verdiği genç Türk beğlerine gelmişti:
- Onbaşı Sungur!
- Buyur!
- Onbaşı Göktaş!
- Buyur!
- Onbaşı Barmaklak!
- Buyur!
- Onbaşı Kızıl Buka!
- Buyur!
- Onbaşı karabudak!
- Buyur!
- Onbaşı Çıgay Börü!
- Buyur!
- Onbaşı Tanrıvermiş!
- Buyur!
Beğler bitmiş, sıra karabuduna gelmişti:
- Kara Ozan!
- Buyur!
- Gümüş!
- Buyur!
- Yumru!
- Buyur!
- İl Kaya!
- Buyur!
- Çağrı!
- Buyur!
- Kalalduruk!
- Buyur!
- Utar!
- Buyur!
- Tunga!
- Buyur!
- Küçlük!
- Buyur!
- Ilaçın!
- Buyur!
- Yeke!
- Buyur!
- Arbuz!
- Buyur!
- Abı!
- Buyur!
- Turumtay!
- Buyur!
- Tuğrul!
- Buyur!
- Çobayıkmış!
- Buyur!
- Kaban!
- Buyur!
- Toluk Tüge!
- Buyur!
- Alp Aya!
- Buyur!
- Çengşi!
- Buyur!
- Öküş Kara Açkı!
- Buyur!
- Yığaç!
- Buyur!
- Kutan!
- Buyur!
- Yırım!
- Buyur!
- Badruk!
- Buyur!
- Tokuş!
- Buyur!
Yoklama bittikten sonra bir an, çıt bile çıkmadan bir susuş oldu. Sonra Kür Şad’ın biraz öfkeli gibi dikleşen sesi yükseldi:
- Yüzbaşı Üçoğul!
Üçoğul hâlâ gelmemişti. O zaman Kür Şad onu oğullarına sormağa karar verdi:
- Onbaşı Karabudak!
- Buyur!
- Baban nerede?
- Bilmiyorum Şad!
- Onbaşı Kızıl Buka!
- Buyur!
- Sen de bilmiyor musun?
- Bilmiyorum Şad!
Artık karanlıkta birbirlerinin yüzlerini seçemiyorlar, ancak karaltılarını görüyorlardı. Deminden beri Üçoğul üzerinde kafa yoran Bögü Alp, günlerdir içini kemiren şüpheyi Kür Şad’a açmak için yaklaştı:
- Kür Şad! Son günlerde onu bir Çinlinin evine geceleri girerken görmüştüm. Olmaya ki...
Bögü Alp sözünü tamamlamadan sustu. Bir Türk beği hakkındaki kuşkularını açığa vurmaktan utanıyor, fakat bu kadar önemli bir anda her hangi bir umulmadık tuzağa düşmemek için de her tedbire başvurmağa kendisini mecbur sayıyordu.
Karanlıkta Kür Şad’ın sesi yeniden yükseldi:
- Yüzbaşı Üçoğul’un nerde olduğunu bilen var mı?
Bir ses cevap verdi:
- Biraz önce kendisini gördüm.
- Nerde gördün?
İhtilâlcilerin en yaşlısı olan altmış yaşındaki Badruk, Yüzbaşı Üçoğul’u gördüğü yeri birkaç sözle anlattı. Burasının, geceleri evine girdiği zengin Çin tüccarının dükkânı olduğunu Bögü Alp ve Yumru anlamışlardı. Kür Şad’la Bögü karanlıkta bakıştılar. Şimdi karar vermesi için Kür Şad’ı bekliyorlardı.
Yağmur artmıştı. Rüzgâr pek sert esiyordu. Böyle bir gecede Çin kağanının sokağa çıkmasına imkân yoktu. Üçoğul da burada bulunsaydı Kür Şad, yapacakları işi birkaç gün sonraya atabilirdi. Fakat şimdi durum değişiyordu. Ya bir ihanete uğradılarsa?... Kür Şad uzun boylu düşünmedi. Kesin bir sesle arkadaşlarına:
- “Çin kağanı bu gece sokağa çıkmıyacak. Onu tutmak için biz saraya saldıracağız” dedi.
Kırk kişi oraya zaten ölüme kadar çarpışmağa and içerek gelmişlerdi. Onlar için, sokakta tek yaverler giden Çin kağanını tutsak etmekle, binlerce çerinin koruduğu saraya saldırmak arasında hiçbir ayrım yokru. Yaptıkları işin büyüklüğüne, kendilerinden yüzlerce yıl sonra gelenlerin şaşacağı da akıllarına gelmiyordu. Bildikleri tek şey Türk şerefini kurtarmak için pusata davrandıkları idi.
Kür Şad başına tulgasını geçirmiş, en çok okla iş göreceğini bildiği için, ağırlık yapmasın diye zırh giymemişti. Bögü Alp da zırh giymemiş, fakat kılıç ve yaydan başka kemerine iki bıçak takmıştı.
Yamtar’ın iri kalkanı yanında idi. Kolunun altında bir de çok ağır taş vardı. Bu taşı demir kapıları kırmak için kullanacaktı. Kendisi gibi güçlü olan Yumru’da da böyle bir taş bulunuyordu.
İçlerinde hem tulgalı, hem zırhlı, hem de kalkanlı olan yalnız Gök Börü idi. Gözleri görmediği için onu baştan başa savunma pusatlarıyla donatmışlardı. Fakat Gök Börü dün geceki yakarıştan sonra gözlerinin yağıyı gördüğüne inandığı için yanına sadak ve yay almasını da unutmamıştı.
Büyük gece gelip çattı:
Kür Şad, yapılacak saldırışın bütün inceliklerini tasarlayıp son buyruklarını verdikten sonra konçuyunun yanına geldi. Ona her zamankinden daha sert bir sesle:
- “Konçuy! Bu gece budunu kurtarmak için kanlı bir iş yapacağız. Ölürsem bildiğin gibi yap” dedi.
Sonra onun yanaklarından öperek çocuklarını çağırdı. Sarılıp kucakladı.
Evinden çıktığı zaman yüzüne çarpan serinlikte başını göğe kaldırdı. Bulutlar umulmadık bir hızla koşuyor, rüzgâr beklenmedik bir sertlikle esiyordu. Kür Şad’ın kaşları çatıldı. Çabuk adımlarla yürüyerek saray ahırlarına doğru yöneldi. Ahırlardan iki yüz adım kadar ilerde birbirine dikey iki duvar vardı. Yarıda kalmış bir yapının duvarları olan bu iki duvar, iki üç ağacın da yardımıyla kendi arasına sığınanları çevredekilerin gözlerinden saklıyacak bir sığınak gibiydi. Kavşıt (randevu) orada olacak. Yarım kalmış duvardan bakınca saray ahırlarını, Çin kağanının her gece geçtiği yolu görmek kabildi. Kür Şad oraya varırken yağmur çiselemeğe başlamıştı. Kendinden önce kavşıta gelenler yere diz vurarak onu selâmladılar. Şimdi kimi duvarların dibinde, kimi ağaçların altında sessiz, hareketsiz bekliyorlar, bir yandan da havada bulutlar çoğalarak evreyi karartıyor, her kısa anda bir iki kişi daha gelerek Kür Şad’ı selâmladıktan sonra bir kıyıya çekilerek sessizce duruyordu.
Kür Şad vaktin geldiğini hesaplamıştı. Arkadaşlarını adlarıyla çağırarak yoklamağa başladı:
- Binbaşı Bögü Alp!
- Buyur!
- Yüzbaşı Yamtar!
- Buyur!
- Yüzbaşı Yağmur!
- Buyur!
- Yüzbaşı Üçoğul!
Kür Şad bu seslenişe cevap alamadı. Bir an sustuktan sonra tekrarladı:
- Yüzbaşı Üçoğul!
Yine cevap yoktu. Üçoğul gelmemişti. Üzerinde durmıyarak yoklamağa devam etti:
- Onbaşı Gök Börü!
- Buyur!
- Onbaşı Ay Kutluk!
- Buyur!
- Onbaşı Emen!
- Buyur!
Şimdi sıra yeni onbaşılara, Kür Şad’ın onbaşılık verdiği genç Türk beğlerine gelmişti:
- Onbaşı Sungur!
- Buyur!
- Onbaşı Göktaş!
- Buyur!
- Onbaşı Barmaklak!
- Buyur!
- Onbaşı Kızıl Buka!
- Buyur!
- Onbaşı karabudak!
- Buyur!
- Onbaşı Çıgay Börü!
- Buyur!
- Onbaşı Tanrıvermiş!
- Buyur!
Beğler bitmiş, sıra karabuduna gelmişti:
- Kara Ozan!
- Buyur!
- Gümüş!
- Buyur!
- Yumru!
- Buyur!
- İl Kaya!
- Buyur!
- Çağrı!
- Buyur!
- Kalalduruk!
- Buyur!
- Utar!
- Buyur!
- Tunga!
- Buyur!
- Küçlük!
- Buyur!
- Ilaçın!
- Buyur!
- Yeke!
- Buyur!
- Arbuz!
- Buyur!
- Abı!
- Buyur!
- Turumtay!
- Buyur!
- Tuğrul!
- Buyur!
- Çobayıkmış!
- Buyur!
- Kaban!
- Buyur!
- Toluk Tüge!
- Buyur!
- Alp Aya!
- Buyur!
- Çengşi!
- Buyur!
- Öküş Kara Açkı!
- Buyur!
- Yığaç!
- Buyur!
- Kutan!
- Buyur!
- Yırım!
- Buyur!
- Badruk!
- Buyur!
- Tokuş!
- Buyur!
Yoklama bittikten sonra bir an, çıt bile çıkmadan bir susuş oldu. Sonra Kür Şad’ın biraz öfkeli gibi dikleşen sesi yükseldi:
- Yüzbaşı Üçoğul!
Üçoğul hâlâ gelmemişti. O zaman Kür Şad onu oğullarına sormağa karar verdi:
- Onbaşı Karabudak!
- Buyur!
- Baban nerede?
- Bilmiyorum Şad!
- Onbaşı Kızıl Buka!
- Buyur!
- Sen de bilmiyor musun?
- Bilmiyorum Şad!
Artık karanlıkta birbirlerinin yüzlerini seçemiyorlar, ancak karaltılarını görüyorlardı. Deminden beri Üçoğul üzerinde kafa yoran Bögü Alp, günlerdir içini kemiren şüpheyi Kür Şad’a açmak için yaklaştı:
- Kür Şad! Son günlerde onu bir Çinlinin evine geceleri girerken görmüştüm. Olmaya ki...
Bögü Alp sözünü tamamlamadan sustu. Bir Türk beği hakkındaki kuşkularını açığa vurmaktan utanıyor, fakat bu kadar önemli bir anda her hangi bir umulmadık tuzağa düşmemek için de her tedbire başvurmağa kendisini mecbur sayıyordu.
Karanlıkta Kür Şad’ın sesi yeniden yükseldi:
- Yüzbaşı Üçoğul’un nerde olduğunu bilen var mı?
Bir ses cevap verdi:
- Biraz önce kendisini gördüm.
- Nerde gördün?
İhtilâlcilerin en yaşlısı olan altmış yaşındaki Badruk, Yüzbaşı Üçoğul’u gördüğü yeri birkaç sözle anlattı. Burasının, geceleri evine girdiği zengin Çin tüccarının dükkânı olduğunu Bögü Alp ve Yumru anlamışlardı. Kür Şad’la Bögü karanlıkta bakıştılar. Şimdi karar vermesi için Kür Şad’ı bekliyorlardı.
Yağmur artmıştı. Rüzgâr pek sert esiyordu. Böyle bir gecede Çin kağanının sokağa çıkmasına imkân yoktu. Üçoğul da burada bulunsaydı Kür Şad, yapacakları işi birkaç gün sonraya atabilirdi. Fakat şimdi durum değişiyordu. Ya bir ihanete uğradılarsa?... Kür Şad uzun boylu düşünmedi. Kesin bir sesle arkadaşlarına:
- “Çin kağanı bu gece sokağa çıkmıyacak. Onu tutmak için biz saraya saldıracağız” dedi.
Kırk kişi oraya zaten ölüme kadar çarpışmağa and içerek gelmişlerdi. Onlar için, sokakta tek yaverler giden Çin kağanını tutsak etmekle, binlerce çerinin koruduğu saraya saldırmak arasında hiçbir ayrım yokru. Yaptıkları işin büyüklüğüne, kendilerinden yüzlerce yıl sonra gelenlerin şaşacağı da akıllarına gelmiyordu. Bildikleri tek şey Türk şerefini kurtarmak için pusata davrandıkları idi.
Kür Şad başına tulgasını geçirmiş, en çok okla iş göreceğini bildiği için, ağırlık yapmasın diye zırh giymemişti. Bögü Alp da zırh giymemiş, fakat kılıç ve yaydan başka kemerine iki bıçak takmıştı.
Yamtar’ın iri kalkanı yanında idi. Kolunun altında bir de çok ağır taş vardı. Bu taşı demir kapıları kırmak için kullanacaktı. Kendisi gibi güçlü olan Yumru’da da böyle bir taş bulunuyordu.
İçlerinde hem tulgalı, hem zırhlı, hem de kalkanlı olan yalnız Gök Börü idi. Gözleri görmediği için onu baştan başa savunma pusatlarıyla donatmışlardı. Fakat Gök Börü dün geceki yakarıştan sonra gözlerinin yağıyı gördüğüne inandığı için yanına sadak ve yay almasını da unutmamıştı.
16 Kasım 2009 Pazartesi
cemile...
Onbeşinde yoktu çok sevmiştim
Gönlüm geçti bilmem niye
Yıllar bana sordu ilk aşk nerde
Kalbimdeki o çöllerde
Ne sıcak öpüşürdük biz gizlice
Kor nefesimde o aşk bitmişti
O hata beni hep ezdi ömrümce
Yıldız gibi kayıp gitmiştin
Cemile nerde hani nerde yok
Cemile nerde gecelerde o çöllerde yok
Gönlüm geçti bilmem niye
Yıllar bana sordu ilk aşk nerde
Kalbimdeki o çöllerde
Ne sıcak öpüşürdük biz gizlice
Kor nefesimde o aşk bitmişti
O hata beni hep ezdi ömrümce
Yıldız gibi kayıp gitmiştin
Cemile nerde hani nerde yok
Cemile nerde gecelerde o çöllerde yok
hiç tanımadığının birinin düğünü
düğün vardı. sokak arası düğündü. elektro sazın sesi kimi kulakların pasını silerken kimi kulaklara el arabası ile curuf atıyordu. geçiyordum. baktım. erkekler oynuyor. kadınlar camdan bakıyordu. küflü masalar atılmıştı. üzerinde sigara yanıkları dolu çuhalar...altlarında kediler dolanıyordu. çerez kabuklarını ağza layık bulmuyorlardı. oturanlar yaşlıydı. gençler oynuyordu. gençtir güler kocadır ne eder lafı aklımdan geçti. güldüm. çok değil. masaların üzerinde cerez tabakları vardı. seyrek şam fıstıkları yenmiş nohutlar kalmış...damat bir oraya bir buraya koşuyordu. misafirlere hoşgeldin diyordu. geçiyordum dedim ya. beni gördü. göz göze geldik. elime yapıştı. hoşgeldin dedi. tanıyamadı. normaldi. hemen oturttular beni masaya elsiz ayaksız. ben geçiyordum demeye kalmadan. demedim de bişey. kabullendim. acelem de yoktu bi yere. oturdum. yeni çerez tabağı geldi. başladım çerezlerden çöplenmeye. damat döndü dolaştı. az oynadı. yanıma geldi. ya kusura bakma tanıyamadım dedi. valla dedim ben de tanımıyorum sizi. geçiyordum. dedi herkesin nasibi. bu düğünde senin nasibinmiş. tanıştık vesileyle. ilerleyen dakikalarda kalktım bi de oynadım. iyi de ettim. sonra tekrar tebrik ettim uzaklaştım oradan...
13 Kasım 2009 Cuma
6 Kasım 2009 Cuma
vob reklamı
bok reklamı...reklam boku...reklamın bokunu çıkarmışlar...reklam yapmamışlar reklam sıçmışlar...yahu vobun reklamı mı olurmuş? hadi oldu sertap erener mi oynar kürek gibi yüzüyle neden opera yapar? yok mu kenan ışık, selçuk yöntem neyin tok sesli? ula ibrahim sadri bile olur da bu kadın olmaz. o kafadaki vob yazan şapka ne o? nedir o allasen? ulan sizi adam etmek için diktatör olmayı istiyorum. gerizekalılar! reklamdan anlamam ama voba reklam yapmak size kaldı ise pü topunuzun aklına gireyim..emeği geçenlerin ben ta...neyse.
3 Ekim 2009 Cumartesi
ali güven
gecikmiş de olsa size bi itiraf borçluyum sevgili izleyiciler..ben ali güven dinledim bir zamanlar. yoğun olarak yadigar, boynumun borcu gibi şarkıları ezberleyip huzunlendim. yolcu, butun kızlar guzel, gonlunden tasındım şarkıları ile kendimden geçip el çırptım. ve ne zaman bi yerde çıksa ne zaman adı geçse boğazıma kadar geliyor düğümleniyor diyemiyorum ben ali güveni seviyorum ulan diye. diyemiyorum tamam mı. yeter artık ben de insanım ben ali güveni seviyorum arkadaşlar. üzerime gelmeyin lütfen yalnız kalmak istiyorum...
2 Ekim 2009 Cuma
yancı
uçağa bindiğimde nerden bilebilirdim böyle olacağını...cam kenarı seçmiştim. manzaralı gidelim diye. yanıma iki tane birbirini tanıyan ızbandut gibi ecnebi abi oturuyor. benim de kendim çapımda omuzlarım geniştir ama elemanlar kolon gibi kolları beni iyice kenara sıkıştırıyorlar. ben de diyorum nasıl olsa uyuycaz yemeği yiyip sızarım, ses etiyorum. aksilik o uçuşta yemek servisi baya bi gecikiyor, bundan olacak ki önden bir içecek servisi yapıyorlar. bizim ikili ile hemen yan üçlü baştan beri muahbbeti koyulaştırıyorlar. içki servisi başıyor. yanımdaki abiler hosteslerle nası muhabbet nası muhabbet...ortalık yarılıyor Allahım. diğer üçlü de giriyor muhabbete. kadehler (plastik bardak) boşalıyor doluyor. birden uçaktaki tüm dikkatler 5linin kahkasına kilitleniyor. ben kenarda ibiş gibi...neyse bir şişe kocama J&B yi yanımdaki ecnebi süngerleri bitiriyor. ulan biz su istesek keserler bizi diyorum içimden ama ses etmiyorum. ben de hava olsun diye yarım soda yarım meyvesuyu istiyorum. hostes hiç yadırgamıyor hangisi yogun olsun diye soruyor bi de. sen yoğun ol güzelim diyesim geliyor ama ses etmiyorum. neden sonra yemek servisi başlıyor. tavuk ve makarna olarak iki ayrı menu var. yanımdaki 5 kişiye hostes kırıta kırıta tavuk verirken bana kalmadı malesef diyerek makarna veriyor. ulan evde makarna uçakta makarna makarna yemeye mi geldim lan ben bu dünyaya diyesim oluyor, ses etmiyorum. ecnebiler bana verilen makarna üzerinden espri yapıyor, nahifçe gülüyorum, mütevekkil bir şekilde makarnamı yiyorum. bizimkiler hesapta hosteslerle muhabbeti kurdular ya, hostes bi daha içecek servisi yapıyor bizimkilere bana da nezaketen soruyor bişey içer misiniz. kola istiyorum. sonra da muhabbete girmek amaçlı "my dog is thirsty" diyorum. tepkiye bakıyorum. kimseden tık yok. ulan allahsızlar biz de kendi çapımızda komiğiz ne var bi tebessüm etseniz ağzınız mı yırtılır diyesim oluyor, ses etmiyorum. o an anlıyorum ki ben o ortamda yancıyım. ve yancı olduğum ortamda da işim olmaz bundan sonra diyorum kendi kendime..uçuş bitiyor biraz vakur biraz tırt uçağı alel acele terk ediyorum. 5 li hala konuşuyor. kulağım onlarda. biri bişey desin arkamdan da bak ne oluyor. neyse bişi demiyorlar. ben de ses etmiyorum
11 Eylül 2009 Cuma
yalnızlık üzerine
• yalnız, tek tabanca’dır.. her gördüğüne “daan!.” diye vurulur.
• yalnızın esvapları, mutlu olduğu senelerin modasını yansıtır.
• yalnızın toplu fotoğrafları bile vesikalıktır.
• yalnız, çamaşırlarını gündüz leğende yıkar, gece olunca asar. yalnızın ayakları, çorapları nefesi kokar.
• bir yalnız, bir yalnıza ömür boyu “kışt kışt”tır.
• yalnızın elleri ceplerinde, cepleri hep derinde.. yalnızın dişleri, düşleri van gogh sarısı.,
• yalnız, misafir evlerde uyumaya bayılır.
• yalnız, yankı vadisi’nden bağırsa: “ooo.. kim osurdu.. bit osurdu..” olur.
• yalnız hep tedir-girgin’dir.• yalnızın hayatını kalabalıklar yaşar.. yalnız ölünce nüfus eksilmez.
• iki kere yalnız, iki yalnız eder.• yalnızın ütülü tek pantolonu vardır.. onu da giymeye utanır.
• yalnız konuşmasına hep “biz” diye başlar.
• yalnız çarmıhını içinde taşır.. kimliğini kaybeder, kendini evde unutur.
• yalnız yalnıza aşık olursa, yalnızlık toplamları belki bir çocuk yapar.
• yalnızın içkisi fıçı bira’dır.
• yalnıza sormuşlar: “boynun neden eğri?” “hüzün kireçlenmesinden” demiş.• yalnızlar rıhtımı, kuru kalabalık’tır.
• her insanın bir hikayesi vardır.. yalnızın karadeniz fıkrası.
• yalnız, iğneyi de, çuvaldızı da kendisine batırır.. yetinmez minare arar.
• yalnızın kefeni sümerbank basması.
• yalnız rüyasında ornella muti ile sevişirken nur yüzlü ihtiyar’ca basılır.. yalnız kendi rüyasında kovulur.
• yalnızın çorapları tek tek, yüreği küt küt.
• yalnızlık paylaşılmaz.. paylaşılsa bile güçlü olan onda da aslan payını alır.
• yalnız evine hep başka yollardan gider.
• yalnız, yaratıcıdır.. osuruktan nem kapar.. acayip sorun yaratır.
• yalnızın geceleri kerim abdül cabbar boyunda, uykuları naim süleymanoğlu ayarındadır.
• yalnızın tatlı canı, bedenine eziyet.
• yalnızlar, kendi aralarında ikiye bile ayrılamazlar.• yalnız ya duldur ya da yetim.. ikisinden ve tek çocuklu olanları daha makbüldür.• yalnızın cebi vapur, telefon jetonu dolu.
• yalnızın dudakları sigara öper, elleri buram buram otuz bir.• yalnızın eşyaları, yalnızı döver.
• yalnızlık üç boyutludur.. ama elle tutulamaz.. yalnızın tırnakları uzar.
• yalnızlık, tanrı’ya mahsustur.. yalnızlık, tanrı’nın yanına usulsüz park yapmaktır.
• yalnız sever, evlenir, nurtopu gibi ülser’i ve gastrit’i olur.. yalnız boşanır, çocuk annesine verilir.. hüzün babaya.
• yalnız, terliğine darılır, yastığına sarılır.. yorganına kızar, kanepede uyur.
• yalnız çok tutumludur.. düş’ünden, tırnağından attırır… hep içine atar.
• yalnız yalnızı donundan tanır.. yalnızın yedek donunda da çiçekler açar.
• yalnız göçebe’dir.. vatanı bedeni’dir.. komşuları yok yuk, para birimi borç’tur.. yalnızın başkenti fiyasko’dur.. bayrağı gökyüzü.
• yalnız, hiçbir şeyin sonunu getiremez.. her şeyin ortasını yaşar.. ortalıkda yaşar.. yalnız, orta malıdır.. herkes onu kullanmalıdır.
• yalnızın varlığı, babasının çükünün keyfinedir.. yalnızın varlığı, varlığınıza armağan olabilir
• yalnızın sevdiği artiz ya rahmetli lee van cleef’tir, ya da yine rahmetli cevat kurtuluş.. (suphi kaner, john belushi joker.)
• yalnızın bindiği tüm taşıtlar, kendisinden geçer..
• yalnızın esvapları, mutlu olduğu senelerin modasını yansıtır.
• yalnızın toplu fotoğrafları bile vesikalıktır.
• yalnız, çamaşırlarını gündüz leğende yıkar, gece olunca asar. yalnızın ayakları, çorapları nefesi kokar.
• bir yalnız, bir yalnıza ömür boyu “kışt kışt”tır.
• yalnızın elleri ceplerinde, cepleri hep derinde.. yalnızın dişleri, düşleri van gogh sarısı.,
• yalnız, misafir evlerde uyumaya bayılır.
• yalnız, yankı vadisi’nden bağırsa: “ooo.. kim osurdu.. bit osurdu..” olur.
• yalnız hep tedir-girgin’dir.• yalnızın hayatını kalabalıklar yaşar.. yalnız ölünce nüfus eksilmez.
• iki kere yalnız, iki yalnız eder.• yalnızın ütülü tek pantolonu vardır.. onu da giymeye utanır.
• yalnız konuşmasına hep “biz” diye başlar.
• yalnız çarmıhını içinde taşır.. kimliğini kaybeder, kendini evde unutur.
• yalnız yalnıza aşık olursa, yalnızlık toplamları belki bir çocuk yapar.
• yalnızın içkisi fıçı bira’dır.
• yalnıza sormuşlar: “boynun neden eğri?” “hüzün kireçlenmesinden” demiş.• yalnızlar rıhtımı, kuru kalabalık’tır.
• her insanın bir hikayesi vardır.. yalnızın karadeniz fıkrası.
• yalnız, iğneyi de, çuvaldızı da kendisine batırır.. yetinmez minare arar.
• yalnızın kefeni sümerbank basması.
• yalnız rüyasında ornella muti ile sevişirken nur yüzlü ihtiyar’ca basılır.. yalnız kendi rüyasında kovulur.
• yalnızın çorapları tek tek, yüreği küt küt.
• yalnızlık paylaşılmaz.. paylaşılsa bile güçlü olan onda da aslan payını alır.
• yalnız evine hep başka yollardan gider.
• yalnız, yaratıcıdır.. osuruktan nem kapar.. acayip sorun yaratır.
• yalnızın geceleri kerim abdül cabbar boyunda, uykuları naim süleymanoğlu ayarındadır.
• yalnızın tatlı canı, bedenine eziyet.
• yalnızlar, kendi aralarında ikiye bile ayrılamazlar.• yalnız ya duldur ya da yetim.. ikisinden ve tek çocuklu olanları daha makbüldür.• yalnızın cebi vapur, telefon jetonu dolu.
• yalnızın dudakları sigara öper, elleri buram buram otuz bir.• yalnızın eşyaları, yalnızı döver.
• yalnızlık üç boyutludur.. ama elle tutulamaz.. yalnızın tırnakları uzar.
• yalnızlık, tanrı’ya mahsustur.. yalnızlık, tanrı’nın yanına usulsüz park yapmaktır.
• yalnız sever, evlenir, nurtopu gibi ülser’i ve gastrit’i olur.. yalnız boşanır, çocuk annesine verilir.. hüzün babaya.
• yalnız, terliğine darılır, yastığına sarılır.. yorganına kızar, kanepede uyur.
• yalnız çok tutumludur.. düş’ünden, tırnağından attırır… hep içine atar.
• yalnız yalnızı donundan tanır.. yalnızın yedek donunda da çiçekler açar.
• yalnız göçebe’dir.. vatanı bedeni’dir.. komşuları yok yuk, para birimi borç’tur.. yalnızın başkenti fiyasko’dur.. bayrağı gökyüzü.
• yalnız, hiçbir şeyin sonunu getiremez.. her şeyin ortasını yaşar.. ortalıkda yaşar.. yalnız, orta malıdır.. herkes onu kullanmalıdır.
• yalnızın varlığı, babasının çükünün keyfinedir.. yalnızın varlığı, varlığınıza armağan olabilir
• yalnızın sevdiği artiz ya rahmetli lee van cleef’tir, ya da yine rahmetli cevat kurtuluş.. (suphi kaner, john belushi joker.)
• yalnızın bindiği tüm taşıtlar, kendisinden geçer..
6 Eylül 2009 Pazar
Yallah tazyik nedir? ne için kullanılır? Nerelerde cuk oturur?
efendim yallah tazyik tam o olmasa da haydi bastır, koyver gitsin, gonder gelsin gibi manalara gelmekte olup 80'lerden itibaren tüm yurtta yaygın olarak kullanılmıştır.nerelerde kullanılıra gelince..ağır ve zahmetli bir işe başlarken, bir kalabalığın bir yere akın ettiğini anlatırken, kontrolsüz bir olaydan bahsederken rahatlıkla kullanılır ve yüzlerde mümtaz bir gülümsemeye vesile olur. diyelim yoğun trafikte uzun bir beklemeden sonra sizin lehinize yeşil ışık yandı veya mübarek ramazan günü (tam yerine gelmişken söyleyelim Allah kabul etsin oruçlarımızı, Allahım cenab-ı mevlam!) pide kuyruğundaki insanların ilk pidenin sahibinin eline geçmesi ile kuyruktaki meksika dalgasına verdikleri tepkidir yallah tazyik. misal ben kullanırım ve ortam müsaittir süper olur ama siz bi ortamınıza bakın yine kullanılırken. zira protokolde falan kullanmayın, olmaz, ayılığın alemi yok. amcaların dayıların yallah tanzik olarak da kullandıkları bu söz öbeği gunumuzde yerini ver coskuyu gibi harc-ı alem bir söz öbeğine bırakmıştır. hülasa yallah tazyik de dağarcıkta bulunması gereken bir söz öbeğidir. onu duyan ve söyleyen eski bir dostu anmış eskilerden bir ayrıntıyı yeniden bulmuş gibidir. ab-ı hayad içmiş gibidir.
(p.s. dağarcık ile öbek nası kelimelerdir yaa yeminnen yazarken tüylerim diken diken oluyor)
(p.s. dağarcık ile öbek nası kelimelerdir yaa yeminnen yazarken tüylerim diken diken oluyor)
31 Ağustos 2009 Pazartesi
Eylül
1 Eylül...Gedizin kurtuluşu...tam tarih dersen veremem. yani her yıl..1 eylül gedizde şenliklerle kutlanır.maximum muazzez ersoy gelir, bilemedin sinan özen. kalabalık cosmustur. adrenalin artmaktadır. hawai fişek gösterilerini mr. president ve first lady gururla izlerler. 1 Eylül...sonbahar başlangıcı..herşeyden öte bir eylül daha gelmiştir. memleketimde sonbahar. hava hafif serin, yağmur yağabilir. dağların ardı duman. yazın bittiğini kabullenmek istemeyen afacanlar kısakola devam ede dursun yaz çoktan geçmiştir. ve o afacanlar çok değil 15 güne iki iğneyi kabadan cup cup yiyecektir. her eylülün 2. pazartesi okullar açılacak yeni ders yılı başlayacaktır. iğne acısına göğüs geren minik bedenleri derin bir kaygı saracaktır. sonra gelecektir 9 eylül. izmir kurtulacaktır. konteynırlarla denize dökülecektir düşman. özellikle egeye aylarca çul sermiş "yönan tohumu"... eyvah! agır metal kokuları ile 12 eylül gelecektir akabinde. edilen küfürler atmosferde katmanlar oluşturacaktır. netekim asker postalının ülkeyi bir daha gelmemek üzre terkettiğini hatırlayıp biraz su serpilecektir yüreklere. Sonradan 23 Eylül..ekinoks..gece gunduz eşit..dunya donusunun en yavas olduğu gun..doğmak için daha güzel bir gün olabilir mi yarabbim.! 26sı ablamın doğum günü. kutlarız annemin kendi yaptığı pastalarla. yanında mevsimin son mısırları, kaynamış. son günleri eylülün her biri başka memlekette üniversite okuyan çocukluk arkadaşlarının bir bir kenti terk etmesini izleyerek geçecektir. ve senin de gitmen yaklaşmıştır.
eeeh bakalım eylül hoş geldin sonbahar. eylül ne güzel aysın. ne güzel isimsın sen eylül. başka hangi ayın adı bir şarkıya bir şiire bir güzel kıza bu kadar yakışır. hangi ay vardır ki bünyesinde senin kadar çok şey taşısın. hangi ay hüzün ayıdır başka. hangi ay sevinç ayı?hangi ay eylül, hangi ay?
eeeh bakalım eylül hoş geldin sonbahar. eylül ne güzel aysın. ne güzel isimsın sen eylül. başka hangi ayın adı bir şarkıya bir şiire bir güzel kıza bu kadar yakışır. hangi ay vardır ki bünyesinde senin kadar çok şey taşısın. hangi ay hüzün ayıdır başka. hangi ay sevinç ayı?hangi ay eylül, hangi ay?
30 Ağustos 2009 Pazar
what grinds my gears volume 4
Türkiye Iş Bankası reklamlarının show off olması...
Iş bankası güzel bankadır söz yok. Lakin ne bu blader ya! 85. yılına ait bir reklam yapıyorsun. ki bu reklam tamamen halktan aldığını halka geri verme adına yapılan sosyal sorumluluk projelerini öven bir reklam, tutup bu reklamı saniyesi 30000 dolar olan mac aralarına veriyorsun. e oldu mu canım şimdi. demezler mi adama bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. ona vereceğin parayı başka bir sosyal sorumluluk projesinde kullansan daha iyi olmaz mı? sen bunu düşünemiyor musun? yoksa düşünüyorsun da işine mi gelmiyor. ben reklamdan anlamam ama yeter artık damara oynadığınız. bu reklamı yutan vatandaş ya işbankası mensubudur ya da klasik kahve "helalolsuncu"larındandır. van minüt, olmaz. monarşist yapın gereği uçan kaçan reklam veremiyorsun diye bu kadar milli değerden de ekmek yenmez ki canım. Atatürkü oynattın reklamında gıkım çıkmadı, mantık hataları ile dolu uçuş kartı reklamı yaptın bişi demedim ama olmuyor sana yakışmıyor Iş bankası. dost acı söyler sen yine iyi bildiğini yap.
Iş bankası güzel bankadır söz yok. Lakin ne bu blader ya! 85. yılına ait bir reklam yapıyorsun. ki bu reklam tamamen halktan aldığını halka geri verme adına yapılan sosyal sorumluluk projelerini öven bir reklam, tutup bu reklamı saniyesi 30000 dolar olan mac aralarına veriyorsun. e oldu mu canım şimdi. demezler mi adama bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. ona vereceğin parayı başka bir sosyal sorumluluk projesinde kullansan daha iyi olmaz mı? sen bunu düşünemiyor musun? yoksa düşünüyorsun da işine mi gelmiyor. ben reklamdan anlamam ama yeter artık damara oynadığınız. bu reklamı yutan vatandaş ya işbankası mensubudur ya da klasik kahve "helalolsuncu"larındandır. van minüt, olmaz. monarşist yapın gereği uçan kaçan reklam veremiyorsun diye bu kadar milli değerden de ekmek yenmez ki canım. Atatürkü oynattın reklamında gıkım çıkmadı, mantık hataları ile dolu uçuş kartı reklamı yaptın bişi demedim ama olmuyor sana yakışmıyor Iş bankası. dost acı söyler sen yine iyi bildiğini yap.
29 Ağustos 2009 Cumartesi
28 Ağustos 2009 Cuma
zafer haftası kutlu olsun
Yaralarım köyceğizi düşünür,
Kanımın boşuna akası yok.
Düşmana malum ola,
Dipciğim yüreğimdir çarpınca, şakası yok
Ayacığıma düşmüş,
Acırım kellesine!...
Kanımın boşuna akası yok.
Düşmana malum ola,
Dipciğim yüreğimdir çarpınca, şakası yok
Ayacığıma düşmüş,
Acırım kellesine!...
24 Ağustos 2009 Pazartesi
filmlerin hası geliyor:
sonunda adam gibi bi red kit filmi çekebildiler..
http://www.lucky-luke-le-film.com/
http://www.lucky-luke-le-film.com/
23 Ağustos 2009 Pazar
delig.t nedir? delig.t kime denir? delig.t kisler bu unvani almak icin ne yapmislardir?
efendim bugunku yazimizda Guzel Anadolumuzda sikca kullanilan delig.t kelimesinin anlamini irdeleyecegiz. delig.t edati yerinde duramayan, tehlikeli islere gozu kapali giren, aksiyonunun sonunu dusunmeyen delikanlilar icin kullanilir. hanimlar icin de belki kullaniliyordur, raslamadim bilmiyorum. zaten kelimeyi guzel yapan erkeklerin kendine bu sifati uygun gormesidir. cumle icinde kullanimi ise bir taksicinin agzindan (o agzi bi dusunun bi hayal edin once) *bizim delig.t zamanimiz o zamanlar tabi heheey* gibi birseydir. ingilizce tam manasi daredevil`dir. evet, bence boyledir. peki gunluk hayattan ornek versene darko pasa derseniz hemen aklima brad pitt`in fight club filmindeki tyler durden karakteri gelir. olmadi baska ornek isterseniz yine brad pitt`in truva filmindeki karakteri derim. burdan su sonuca varilabilir ki brad pitt delig.ttur. kirsal kesimde sikca kullanilan bu guzide kelime zamanin carklari arasinda unutulmus metropollerde yerini firlama gibi mesentsiz ve anlamsiz kelimelere birakmistir. genclere tavsiyemiz delig.tu kullanin. kullandikca sevilen dile pelesenk olan bir kelimedir. dagarciginizda bulunsun en azindan. en olmadik yerde soylerseniz arti puan yazacaktir. bizden soylemesi. eh heh. ben bi tuvalete gideyim
What grinds my gears? volume 3
Facebooktaki bütük album isimlerinin adının "ortaya karışık" olması
ne len bu ne bu? herkesin album adı ortaya karışık aha aha cok güldük yaa yani bir lokanta deyimini günlük hayata soktuk diye olmaz ki canım. hayır karışık yaz. ne ortaya karışık. ortada olan birşey yok ki. dostlarım yapmayın. bu tırtlık bitsin. bu yazıdan sonra albüm ismini ortaya karışık yazan olursa gözümden düşer. pespaye olur. ona göre...
ortaya karışıkla ilgili tüm anıları silip yerine taptaze anılar koymak isteyen varsa ( bkz. http://fizy.com/s/12xhpx)
vermişken buna da bakın aynı tadda ve kıvamdadır.
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/1779/ozkan-ugur---maksat-muhabbet-olsun-karisik-pizza
hadi bakıyım şimdi doooru dersinizin başına...okulda yarın bunları sormazlar!
ne len bu ne bu? herkesin album adı ortaya karışık aha aha cok güldük yaa yani bir lokanta deyimini günlük hayata soktuk diye olmaz ki canım. hayır karışık yaz. ne ortaya karışık. ortada olan birşey yok ki. dostlarım yapmayın. bu tırtlık bitsin. bu yazıdan sonra albüm ismini ortaya karışık yazan olursa gözümden düşer. pespaye olur. ona göre...
ortaya karışıkla ilgili tüm anıları silip yerine taptaze anılar koymak isteyen varsa ( bkz. http://fizy.com/s/12xhpx)
vermişken buna da bakın aynı tadda ve kıvamdadır.
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/1779/ozkan-ugur---maksat-muhabbet-olsun-karisik-pizza
hadi bakıyım şimdi doooru dersinizin başına...okulda yarın bunları sormazlar!
21 Ağustos 2009 Cuma
Efkarlı gunlerime geldi çattı Ramazan...
Hoşgeldin Ramazan Hoşgeldin bereket ayı...ama su da var ki dünyadaki hiç kimse iftar sofrasındaki yalnız insan kadar yalnız olamaz..
19 Ağustos 2009 Çarşamba
17 Ağustos 2009 Pazartesi
ıhlamurlar...
dilimde sabah keyfiyle yeni bir ümit türküsü
kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
dağlar çivilendikleri yerlerde çürümeden
bebekler hayta hayta yürümeden
geleceğim diyorum, geleceğim sana
ne olur kesin bir takvim sorma bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
beklesen de olur beklemesen de
ben bir gökkuruşum sırmalı kesende
gecesi çok süren karlar buzlar ülkesinde
hangi ses yürekten çağırırsa seni bana
geleceğim diyorum, takvim sorma bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
sevda duvarımı aştım, sendeki bu tılsım neydi?
başka gezegende de olsan dönüşüm hep sana
kesin bir gün belirtmem, ne olur takvim sorma bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
yaralarıma en acı tütünleri saracağım ben
yeter ki bir çağır çiçeklendiğin yerden
gemileri yaksalar da geleceğim sana
on iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
ıhlamurlar çiçek açtığı zaman
bak işte notalar karıştı ,ezgiler muhalif
hava kurşun gibi ağır, yağmur arsız
ey benim yeni alfabemdeki kadim elif
ne güzellik, ne tad var baharsız
güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
geleceğim diyorum biraz mühlet tanı bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
ihlamur çiçek açtığı zaman
ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
kimseye uğramam ben sana uğramadan
kavlime sadığım, sadığım sana
takvim sorup hudut çizdirme bana
ben sana çiçeklerle geleceğim
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
dağlar çivilendikleri yerlerde çürümeden
bebekler hayta hayta yürümeden
geleceğim diyorum, geleceğim sana
ne olur kesin bir takvim sorma bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
beklesen de olur beklemesen de
ben bir gökkuruşum sırmalı kesende
gecesi çok süren karlar buzlar ülkesinde
hangi ses yürekten çağırırsa seni bana
geleceğim diyorum, takvim sorma bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
sevda duvarımı aştım, sendeki bu tılsım neydi?
başka gezegende de olsan dönüşüm hep sana
kesin bir gün belirtmem, ne olur takvim sorma bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
yaralarıma en acı tütünleri saracağım ben
yeter ki bir çağır çiçeklendiğin yerden
gemileri yaksalar da geleceğim sana
on iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
ıhlamurlar çiçek açtığı zaman
bak işte notalar karıştı ,ezgiler muhalif
hava kurşun gibi ağır, yağmur arsız
ey benim yeni alfabemdeki kadim elif
ne güzellik, ne tad var baharsız
güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
geleceğim diyorum biraz mühlet tanı bana
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
ihlamur çiçek açtığı zaman
ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
kimseye uğramam ben sana uğramadan
kavlime sadığım, sadığım sana
takvim sorup hudut çizdirme bana
ben sana çiçeklerle geleceğim
ihlamurlar çiçek açtığı zaman
14 Ağustos 2009 Cuma
kum üzerinde futbol
uzun zaman oldu kum üzerinde futbol oynamayalı... mutfak camından dışarı baktım bir grup bebe toplanmış kum üzerinde koşmakta idman yapmakta. giyindim güzelce çıktım dışarı. yaklaştığımda onların bebe değil kelli ferli abiler olduğunu gördüm. ben de oynayabilir miyim abi dedim bunu ingilizce dedim tabi tipime aldanıp kabul ettiler. oynadıkça nasıl bir fecaat olduğumu gördüler ama yabancıdır diye bişey demediler. gerçekten kum üzerinde futbul çok zor birşey bildiğin kumsal kumu altından kayıyor zemin ki yöreye alışık topçular hiç zorlanmamakta. çatır çatır futbol oynamakta. neyse maç bitti benim pestilim çıktı gittim terli terli su içtim. annemi andım. böyle beni görse terliği yerdim. vesselam uzun zamandır gerçekten yorulmamışım onu anladım bilgisayar karşısında oturmaktan kaynaklanan yorgunluk kafa yorgunluğuymuş meğer. vucudum bedenim yoruldu bu kez. mutluyum. yattığım yeri beğenicem bu gece. yarın bir dolu et kesiği bir kas ağrısı olacak muhtemelen vucudumda. gülemeyeceğim hatta. bu arada bademciğim şişmiş.
13 Ağustos 2009 Perşembe
9 Ağustos 2009 Pazar
savaşsız bir dünyanın öncüleri, askerlik hizmetini reddeden gençlerdir.
demesi kolay tabi ulan askerde adami operler dediginizi duyar gibiyim canolar. ben zaten oylesine yazdim basligi icimden boyle geldigi icin. gidin gelin hayirlisi ile Allah korusun hepinizi. ki zaten her turk genci 1 ay da 6 ayda olsa 1 yil da olsa 1 omur de olsa turk ordusuna hizmet etme mecburiyetinin idrakinde olmalidir. mecburi ile hizmetin ayni cumlede kullanilmasi ne kadar abesse benim ve benim gibilerin bu lakirdilari da o kadar abestir. askere gidelim borcumuzu silelim. askerligimizi yapalim gorevimizi tamamlayalim. hem askerligini yapmamis adam tam bir adam degildir. kiz vermezler yeminle bak. ama iste kimi bir ayda adam oluyor, kimi 6 ayda, kimi bir senede tutturuyor mayayi kimi omrunu verse olduramiyor.
kimi raikonen, kimi kamyon soforu
adam sen dee!
kimi raikonen, kimi kamyon soforu
adam sen dee!
dun gece ruyamda ben...
dun gece ruyamda ben 3 gunlugune japonyaya ucmusum bedava bilet bulmusum nerdense artik gitmisim gozumu bi aciyorum gunes almayan bir odadayim pencereyi aciyorum ruyada miyim diye yok arkadaslari aramaliyim diyorum bizimkileri arayayim telefon cekmiyor liseden bi arkada ve bir japon kiz var ingilizce konusuyorlar
hayir olsun ne diyim
hayir olsun ne diyim
gecilmiyor mis kokudan!
sayin seyircilar yanilmiyorsam unileverin bir yumusaticisi var comfort diye arkasina baktim omonun tavsiye ettigi markaymis hadi len dedim al gulum ver gulum omonun arkasina baksan onu da comfort tavsiye etmistir yazar neyse aldim orda da kokladim bi b.ka benzemiodu hani neyse dun ilk kez camasir yikadim yok boyle bir koku. evin icinda bir bahar esintisi bir cennet ruzgari aman yarabbi. kendimi camasirlarin arasindan zor aldim. evin yuzu guldu inanin. bulursaniz alin bana dua edersiniz aha resmi
http://www.britishfooddirect.com/images/5000186553043_200.jpg
http://www.britishfooddirect.com/images/5000186553043_200.jpg
8 Ağustos 2009 Cumartesi
6 Ağustos 2009 Perşembe
5 Ağustos 2009 Çarşamba
what grinds my gears? - volume 2 (ne beni sinir eder?)
turk kizlarinin avrupaya gidince kirk yillik avrupli gibi davranmasi
hasbel kader bizim turk kizlari avrupanin bi yerine gitse aboooov! hemen bi tavirlar bi edalar. ablacim sen avrupanin neresindensin? ispartadan mi yoksa burdurdan...giymissin entarileri de o bicim avrupali gibi hey ki hey! yani beni sinir eden nokta bunun tam olarak boyle olmamasi gerektigi. ck, olmaz! Allah bilir kendi aranizda ingilizce konusyosunuzdur. yok artik! buna ben bile inanmam...aklindan gecen oralardan bi italyan aygiri ya da monaco prensi dusurup omur boyu mutlu olmaksa mantik hatasi var cunku orayi agzi acik gezen adam da orta avrupadan gelen senin benim gibi adamlar yani. bisi cikmaz. yok ablacim yok yanlislardasin! derhal titre ve kendine gel yoksa demezler mi adama anan sogan baban sarmisak sen nerden oldun be kabak!
bilmiyorum belki ben yanlis dusunuyorumdur
hasbel kader bizim turk kizlari avrupanin bi yerine gitse aboooov! hemen bi tavirlar bi edalar. ablacim sen avrupanin neresindensin? ispartadan mi yoksa burdurdan...giymissin entarileri de o bicim avrupali gibi hey ki hey! yani beni sinir eden nokta bunun tam olarak boyle olmamasi gerektigi. ck, olmaz! Allah bilir kendi aranizda ingilizce konusyosunuzdur. yok artik! buna ben bile inanmam...aklindan gecen oralardan bi italyan aygiri ya da monaco prensi dusurup omur boyu mutlu olmaksa mantik hatasi var cunku orayi agzi acik gezen adam da orta avrupadan gelen senin benim gibi adamlar yani. bisi cikmaz. yok ablacim yok yanlislardasin! derhal titre ve kendine gel yoksa demezler mi adama anan sogan baban sarmisak sen nerden oldun be kabak!
bilmiyorum belki ben yanlis dusunuyorumdur
4 Ağustos 2009 Salı
evlenen evlenene
yaz aylari malum salonlar, ogretmen evleri nikahtan gecilmiyor sayin seyirciler. her kose basi bi gelin arabasi her mahalle davul zurna roman havasi. haberlerini memleketten aldigim sumugune baka baka buyudugun elemanlar tek tek yurt yuva kurup coluga cocuga karisma pesindeler. gun gecmiyor ki facebookta bu evlenicek de recel yapicak teheeey dedigin eli cigarali hatunu hanim hanimcik bir gelin olmusken gormeyesin. zaten her yaz fix bir kuzen dugunu oldugundan dugun ve kurt dokme istahi kesiliyor insanin. en guzel yani aileler es dost bir araya geliyor. hele o dugun sonrasi manzara bana nese ve huznu ayni anda yasatiyor her daim. gelinin sismis tabanlarla zoraki siritip fotograf cektirmesi, damadin camis gibi terleyip heyecani hala yenememesi, kiz tarafin mutevekkil huznu erkek tarafin hakli gururu ve icine edilen dugun salonunu temizleyen gorevlilerin hayattan bezmisligi, o mutluluga zerre kadar deger vermemesi birer detay degil hayatin da gercekleridir. hayatin duzeni bu..bu boyle olabilir de..ben bu gudunde ne o temizlikciyim. ne de zafer sarhoslugundan yakayi pacayi dagitmis oglan dayisiyim. ama size yine de bu adam kim diye soran olursa eski bir tanidik dersiniz.
herneyse size mutluluklar sozum kardesce atin artik imzayi yuruyun gidin lan!
herneyse size mutluluklar sozum kardesce atin artik imzayi yuruyun gidin lan!
3 Ağustos 2009 Pazartesi
sifayi kaptim galiba haci!
bugun sabahtan beri hapsurup tiksiriyorum. ya sicaktan cikip soguga ya da soguktan cikip sicaga girmekten bunye follofos oldu. bilemedim bu araplari nedir klima ile derdi. ben donarken onlarin hala klimayi oynamalari, bu neden bu kadar dusuk kim oynadi bunu dercesine gozume bakmalari enteresandir. bizde de var kabahat banyodan sonra islak kafa ile otur spordan sonra terli terli gezin carpti biraz herhalde. kisca bugun hastayim biraz sayin seyirciler hani her ofiste default hasta olan bi hatun olur ya, surekli usur klima actirmaz ilaclari ve elmasi vardir masada surekli ben oymusum meger dur salimi buruyim omzuma da biraz kemigim kuregim isinsin.
1 Ağustos 2009 Cumartesi
gece inmeden
orcun diye bi sarkici vardi sarkici degil de onemli olan sarki aslinda hepiniz hatirliycaksiniz dinleyince kessin valla bak e madem dinleyin de gorun:
31 Temmuz 2009 Cuma
what grinds my gears? - volume 1 (ne beni sinir eder?)
kız kıza arkadaşların birbirlerine çok tatlı gelmesi!
kız arkadaşınızın tüm kankaları, tüm kız arkadaşları tatlıdır ve buna sürekli siz maruz kalırsınız. "çok tatlı değil mi?", "tatlılığına bak şunun", "çok tatlı giyinmiş bugun"...tatlı ne ya tatlı ne? guzelse guzel de..diyemiyosun di miiii? ya gerçekten güzel değil-ki olmayabilir!-ya da korkuyorsun di mi gözüm ona kayar diye. yahu göz var nizam var. hem tatlı olsa biz de farkederiz di mi erkek gözüyle daha saglıklı olmaz mı? yok! kankanı çok sevmen onu herkesin gözünde tatlı yapar mı sanıosun? "çok tatlı bu yaaa" he he çok tatlı, bal damlıyo yüzünden he...
ck ck ck ck!
30 Temmuz 2009 Perşembe
29 Temmuz 2009 Çarşamba
bu sabah yağmur var manama'da
...martılar basur oldu
onlar bile agladılar...
edit: yağmur falan yokmuş kum fırtınası varmış ondan göz gözü görmüomuş güneş doğmayı unutmuş martılar da basur olmamış.korkacak birşey yok dağılabilirsiniz.
onlar bile agladılar...
edit: yağmur falan yokmuş kum fırtınası varmış ondan göz gözü görmüomuş güneş doğmayı unutmuş martılar da basur olmamış.korkacak birşey yok dağılabilirsiniz.
Ütü ile konuşan adam
kızgındı...ona su verdim. yeni kaynatmıştım. çocukluktan beri alışamadım şu para ile alınan doğal memba sularına. yani kaynatmıştım evet. bu su onu biraz ferahlatsa da acısını dindirememişti. bir ara gözlerine baktım yaşlar belirmişti. çok kızgındı belli...acısı büyüktü. kendime çevirip ""hey"" dedim. sakin ol. hersey iyi olacak. senle ben harika bi ekip olucaz. biraz daha cızırdadı. ssssh dedim hersey iyi olacak.ilk tecrübesi olduğu belliydi. öyle ya paketini ben açmıştım. sakın dedım sakın seni kullandığımı düşünme. boynunu büktü. elimin altında görevine devam etti. onla işim bitince fişi çektim. gömleğimi giydim. odadan cıkarken rahatlamış gibiydi.
son kez ona baktım. uyumaya hazırdı. rowenta ütü...senle ben iyi bir ekip olacağız. sen benim daha güzel görünmemi sağlayacaksın. herşey daha yeni başlıyor. senle ben zor işler başaracağız...
son kez ona baktım. uyumaya hazırdı. rowenta ütü...senle ben iyi bir ekip olacağız. sen benim daha güzel görünmemi sağlayacaksın. herşey daha yeni başlıyor. senle ben zor işler başaracağız...
28 Temmuz 2009 Salı
Bahreyn Bahreyn!
Tum sevenlerim, sevdiklerim...
Pek yakinda bu sayfada sizlerle bulusacagiz. kah gulup kah aglayacagiz.
Allah saglik versin de gerisi bos!
Pek yakinda bu sayfada sizlerle bulusacagiz. kah gulup kah aglayacagiz.
Allah saglik versin de gerisi bos!
1 Temmuz 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)