16 Kasım 2009 Pazartesi

hiç tanımadığının birinin düğünü

düğün vardı. sokak arası düğündü. elektro sazın sesi kimi kulakların pasını silerken kimi kulaklara el arabası ile curuf atıyordu. geçiyordum. baktım. erkekler oynuyor. kadınlar camdan bakıyordu. küflü masalar atılmıştı. üzerinde sigara yanıkları dolu çuhalar...altlarında kediler dolanıyordu. çerez kabuklarını ağza layık bulmuyorlardı. oturanlar yaşlıydı. gençler oynuyordu. gençtir güler kocadır ne eder lafı aklımdan geçti. güldüm. çok değil. masaların üzerinde cerez tabakları vardı. seyrek şam fıstıkları yenmiş nohutlar kalmış...damat bir oraya bir buraya koşuyordu. misafirlere hoşgeldin diyordu. geçiyordum dedim ya. beni gördü. göz göze geldik. elime yapıştı. hoşgeldin dedi. tanıyamadı. normaldi. hemen oturttular beni masaya elsiz ayaksız. ben geçiyordum demeye kalmadan. demedim de bişey. kabullendim. acelem de yoktu bi yere. oturdum. yeni çerez tabağı geldi. başladım çerezlerden çöplenmeye. damat döndü dolaştı. az oynadı. yanıma geldi. ya kusura bakma tanıyamadım dedi. valla dedim ben de tanımıyorum sizi. geçiyordum. dedi herkesin nasibi. bu düğünde senin nasibinmiş. tanıştık vesileyle. ilerleyen dakikalarda kalktım bi de oynadım. iyi de ettim. sonra tekrar tebrik ettim uzaklaştım oradan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder